Kansızlık

Kan, deposu insan olan yaşamsal bir sıvıdır ve üretimi yalnızca insan vücudunca mümkündür. Yaşam sıvısı olarak adlandırılabilecek bu sıvının bir denge ve seviye içinde sıhhatli bir halde üretilebilmesi için yapısında yer edinen vitamin ve minerallerin vücuda kafi oranda alınması gerekir.

Bu durum yalnızca sıhhatli ve dengeli bir beslenme ile mümkündür. Sıhhatli ve dengeli beslenmenin olmaması yada vücutta bulunan çeşitli hastalıklar sebebiyle kanın yapısına katılan ve kansızlığı önleyen demir, B12 vitamini ve folik asit şeklinde mikro gıda ögelerinin yetersizliği söz mevzusu olabilir. Bu durumda kansızlık adında olan tablonun gelişimi kaçınılmaz hale gelir. Kansızlık vücutta günlük fonksiyonların yerine getirilmesini güçleştirir ve vücutta bazı emarelere yol açarak kendini gösterir.

Kansızlığın ileri boyutlara gelmesi halinde dokular ve organların oksijensiz kalması söz mevzusudur. Aneminin mühim emareleri içinde yer edinen bitkinlik, halsizlik, kas ağrısı şeklinde durumların temelinde yatan niçin budur. Kandaki hemoglobin düzeyinin hanımlarda 12 g/dL, erkeklerde ise 13g/dL altındaki değerlerde tespit edilmesi durumu kansızlık olarak anlatılır. 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda ise anemi teşhisi için hemoglobin düzeyinin 11 g/dL altında olması yeterlidir. Meydana getirilen araştırmalar sonucunda birçok anemi türü ortaya çıkarılmıştır ve her birinin karakteristik özellikleri farklıdır. Kansızlık geçici yada kalıcı olabileceği şeklinde sertliği de kan değerlerine gore değişkenlik gösterir.

Kansızlık (Anemi) Sebepleri Nedir?

Vücut kan üretimi için belirli seviyede demir elementine gerekseme duyar ve insanların günlük beslenmesinde muhteviyatında demir bulunduran besinler tüketmesi gerekir. Demir eksikliği sonucunda kan üretimi her geçen gün yavaşlamaya adım atar. Bunun sonucunda demir eksikliği anemisi ortaya çıkar. Demire ek olarak vitamin eksikliği anemisi türleri de mevcuttur. B12 eksikliği ve folik asit eksikliği anemisi buna örnek olarak verilebilir. Bazı hastalıklar sonucunda vücudun bu vitaminler ve demirin bağırsaklardan emiliminde düşüş olabilmektedir. Çölyak ve gastrointestinal sistem hastalıkları şeklinde bu tür hastalıklar vücuda kafi oranda demir alınsa bile emilimi sağlanamayacağından gene de kansızlığa neden olur.

 

Ülser, kolon kanseri şeklinde inflamatuar hastalıklar ise vücutta istenmeyen kanamalara neden olur. Bunun sonucunda da demir kaybından dolayı kansızlık meydana gelebilir. Düzgüsel durumlarda insanoğlunun vücudu 3 ayda bir kan bağışına uygundur. Bundan dolayı vücut 3 aylık bir dilimde kendini yeniler ve vücudun kan seviyesini düzgüsel boyutlara getirir. Bu süreçler ve vücudun kan oranı dikkate alınmaksızın meydana getirilen kan bağışları da kansızlığa yol açabilir. Bilhassa yeni dünyaya gelen bebeklerde ve çocuklarda sık sık kan testleri yapılması da kansızlık sebepleri içinde yer alır. Hanımlarda regl periyodu ile beraber kaybedilen kanın yerine konulabilmesi için bu dönemlerde vücuda kafi demirin alınması her zamankinden daha büyük bir öneme haizdir. Ağır geçen ve uzun devam eden bir ameliyatta da kan kaybından dolayı anemi görülme ihtimali vardır. Son zamanlarda ciddi durumlar haricinde tavsiye edilmese bile yaygınlaşan mide küçültme ameliyatlarının da kansızlığı tetiklediği tespit edilmiştir. Bazı kalıtımsal durumlar da kansızlığa yola açabilir. Ülkemiz şeklinde Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde ise Akdeniz Ateşi Anemisi görülebilir. Akdeniz Anemisi genlerle beraber aktarılan bir tür kansızlık hastalığıdır.

Kansızlığın (Anemi) Ne Benzer biçimde Emareleri Vardır?

Kansızlık hafifçe yada şiddetli olmak suretiyle derecelendirilebilir. Hafifçe ya da orta düzey anemiye haiz hastalarda herhangi bir emareye rastlanması devamlı mümkün olmaz. Sadece aneminin şiddetinin arttığı durumlarda bazı belirgin semptomlar ortaya çıkar ve hastanın durumu buna bağlı olarak kötüleşebilir. Bu belirtilerin ortaya çıkması halinde tedavinin bir an ilkin başlatılması gerekir. Aksi durumlarda hastada yaşamı tehdit edebilecek boyutta komplikasyonlar gelişebilir. Kansız bireylerin tırnakları genel olarak daha kırılgan ve sağlıksızdır. Ağız kenarlarında ve vücudun bazı noktalarında çatlaklar ortaya çıkabilir. Hastanın ten rengi giderek soluklaşır. Hatta dilin bazen ağrıdığı ve şiştiği görülebilir.

Günlük aktivitelerde göğüs ağrısının ortaya çıkma ihtimali vardır. Sıcak yazları bile kansız olan insanların el ve ayakları daha soğuktur. Bunun yanında konsantrasyon eksikliği ve odaklanamama şeklinde sorunların ortaya çıkma ihtimali vardır. İlerleyen safhalarda yetersiz oksijen miktarından dolayı baş dönmesi sık sık görülür. Dinlenme zamanlarında bile hasta kendisini devamlı bitkin hisseder ve kaslarında ağrılar meydana gelir. Bu, spor aktiviteleri haricinde günlük aktiviteleri bile yerine getirmekte güçlük çekmeye niçin olur. Kas ağrılarından dolayı bilhassa geceleri huzursuz bacak sendromu görülmesi ihtimaller içindedir. Kansız hastada sık sık baş ağrısı görülmeye adım atar. Hasta beslenmesini değiştirmemesine karşın zayıflayabilir ve nefes darlığı buna birlikte rol alır.

Kansızlık (Anemi) Tanısı Iyi mi Konulur?

Florence Nightingale Hastaneler grubu şeklinde tam teşekküllü bir hastanede, anemi teşhisine destek olabilecek kan testlerinden uygun olanları doktor önerisi ile uygulanabilir. Kan testleri içinde çoğunlukla yer edinen kan sayımı değerleri, hemoglobin ve eritrosit şeklinde değerlerin saptanmasını sağlar ve kansızlık teşhisinin yapılabilmesi için yeterlidir. Sadece bazı durumlarda hekim buna ek olarak daha değişik testler de isteyebilir. Tabip hastanın tıbbi geçmişini ve emarelerini sorabilir. Daha kati teşhis için fizik muayene yapılması gerekir. Bu muayene esnasında vücudun herhangi bir yerinde kanama olup olmadığı denetim edilir. Dil ve tırnaklar incelenebilir.

Kalp atışının süratli yada düzensiz olup olmadığı mevzusunda kalp dinlemesi gerçekleştirebilir, gene nefes alıp vermenin düzgüsel olup olmadığını saptamak için ciğerler de dinlenebilir. Dalağın düzgüsel boyutlarda olup olmadığını denetlemek için karın muayenesi yapılabilir. Bunların yanında kansızlığa niçin olabilen gastrointestinal sistem hastalıklarının araştırılması amacıyla dışkı örneği alınabilir, dışkıda kan olup olmadığı incelenebilir. Eğer dışkıda kan saptanmışsa, buna ek olarak endoskopik uygulamalar yada başka bazı testler de istenebilir.

Endoskopinin amacı bağırsak ve midenin iç yüzeyini kaplayan mukoza tabakasının bir kamera ile görüntülenerek kanama olup olmadığının tespit edilmesidir. Kanama, kolon mukozasında gelişme yada kolon kanseri şeklinde durumların incelenebilmesi için kolonoskopi de yapılabilir.

Kansızlık (Anemi) Tedavisi Iyi mi Yapılır?

Kansızlık tedavisi hastalığın şiddetine gore belirlenir. Başlangıç yada orta evrelerdeki kansızlığı ortadan kaldırmak için demir, B12 ve folik asit takviyeleri yapılabilir. Bu takviyeler oral yolla alınan haplar şeklinde olabileceği şeklinde enjeksiyon yöntemiyle de uygulanabilir. Tedavi hastanın durumuna gore çoğu zaman 3-6 ay aralığında devam eder. Hamilelerde demir takviyesi doktorun önerisine gore gerçekleştirilir. Bazı durumlarda her hastanın alabildiği takviyeler hamilelere de önerilirken, bazı durumlarda değişik ilaçların kullanılması gerekir.

Harici olarak bireylerin doktor önerisi olmadan şuursuzca kullanacağı demir takviyeleri asla önerilmez. Vücuda fazla demir alınması öteki organlara zarar verebilir. Demire ek olarak bazı hastalarda B12 yada folik asit eksikliği sonucunda da kansızlık görülebilir. Bu hastalarda aynı şekilde B12 yada folik asit takviyesi uygulanır. Bazı ciddi durumlarda ise yerine koyma tedavisi olarak da adlandırılan kan takviyesi yapılması gerekebilir. Netice olarak birçok türü olan aneminin birçok tedavi yöntemi vardır ve aneminin türü ile doktorun önerilerine gore bu tedaviler yürütülür. Çoğunlukla tedaviler başarı göstermiş bir halde tamamlanır ve hasta kalan yaşamını düzgüsel bir halde sürdürmeye devam eder.

Şeker Eksikliği Koması: Tıp dilinde hipoglisemi adında olan bu çeşit koma, terleme, titreme, çırpınma huzursuzluk, şiddetli açlık, ve aşırı duygusallıkla adım atar. Sebebi, fazla oranda insülin vermek yada fazlaca oranda karbonhidratlı yiyeceklerle beslenmektir. Şeker hastaları haftada minimum iki kere ılık banyo yapmalıdır ve sonrasında da vücutlarının her tarafını ılık bir havlu ile ovmalıdır. Kabız yada ishal olmamalıdırlar. Perhiz yapmalıdırlar. Erken yatıp erken kalkmalıdırlar. Ağız, boğaz ve diş sağlığına aşırı itina göstermelidirler. Masaj, gövde hareketleri ve açık havada yürüyüşü dikkatsizlik etmemelidirler.